Uluslararası hukuk, devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğü ilkelerine dayansa da, belirli koşullar altında devletlerin güvenliği ve ulusal çıkarları doğrultusunda sınır değişikliklerini mümkün kılabilecek düzenlemeler ve uygulamalar da barındırmaktadır. Türkiye’nin Suriye’den toprak alması gibi bir durumun hukuki boyutları, uluslararası hukuk ilkeleri ve sözleşmeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, Türkiye’nin ulusal güvenlik, meşru savunma ve bölgesel istikrar gerekçelerine dayalı güçlü argümanları olduğu görülmektedir.
1. Türkiye’nin Meşru Güvenlik Gerekçesi
BM Antlaşması Madde 51: Meşru Savunma Hakkı
Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi, devletlere saldırıya uğramaları durumunda meşru savunma hakkı tanımaktadır:
“Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin silahlı saldırıya uğraması durumunda, Güvenlik Konseyi gerekli önlemleri alana kadar, bireysel veya kolektif meşru müdafaa hakkı saklıdır.”
Türkiye, Suriye sınırında PKK/YPG terör örgütlerinden kaynaklanan tehditler nedeniyle, sınır güvenliğini sağlamak ve halkını korumak için meşru müdafaa hakkını kullanmaktadır. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör unsurlarını etkisiz hale getirmesi, bu çerçevede uluslararası hukuka uygundur. Eğer bu bölgede kalıcı bir güvenlik sağlanması için toprak düzenlemeleri gerekirse, bu Türkiye’nin meşru savunma hakkı kapsamında değerlendirilebilir.
2. Türkiye ve Suriye Arasındaki Anlaşmalar
Adana Mutabakatı (1998)
Adana Mutabakatı, Türkiye ve Suriye arasında terörle mücadele kapsamında imzalanmıştır. Bu mutabakata göre:
• Suriye, Türkiye’ye yönelik terör tehditlerini önlemekle yükümlüdür.
• Türkiye’nin, sınır güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye topraklarında belirli operasyonlar düzenlemesi mümkündür.
Türkiye’nin, Suriye’nin bu yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda sınır ötesi operasyonlar yapması ve güvenli bölgeler oluşturması Adana Mutabakatı’na uygun bir adımdır.
3. Self-Determinasyon ve Bölgesel İstikrar
Halkların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (Self-Determinasyon)
Uluslararası hukuk, bir bölgedeki halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanımaktadır. Suriye’nin kuzeyinde yaşayan ve terör örgütlerinin baskısından kurtulmak isteyen yerel halkın, Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde daha güvenli bir yaşam sürdüğü göz önüne alındığında, bu bölgelerde self-determinasyon hakkının kullanılması mümkün olabilir.
Yerel halkın, Türkiye’nin yönetimi altına geçmek yönünde irade beyan etmesi durumunda, bu süreç uluslararası hukuk tarafından desteklenebilir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki istikrarı sağlama çabalarını güçlendirebilir.
4. Güvenli Bölge Oluşturulması ve Uluslararası Destek
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla güvenli bölgeler oluşturmuş ve bu bölgelerde terörden arındırılmış alanlar meydana getirmiştir. Bu bölgelerde:
• Terör tehdidi ortadan kaldırılmış,
• Suriyeli mültecilerin dönüşü teşvik edilmiş,
• Bölgesel istikrar sağlanmıştır.
Türkiye’nin bu bölgelerdeki varlığı uluslararası toplum tarafından da tanınmış ve özellikle Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye’nin mülteci krizini önleme çabalarını desteklemiştir. Türkiye’nin bu bölgelerde daha kalıcı düzenlemeler yapması, uluslararası toplumun da menfaatine olacaktır.
5. Güç Yoluyla Değil, Uluslararası Anlaşmalarla Toprak Kazanımı
Türkiye’nin Suriye’den toprak alması, sadece güç yoluyla değil, uluslararası hukuka uygun mekanizmalarla gerçekleşebilir. Aşağıdaki yöntemler Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun bir şekilde toprak kazanmasını mümkün kılabilir:
a. Devletlerarası Anlaşmalar
Türkiye ile Suriye arasında yapılacak bir sınır düzenlemesi anlaşması, uluslararası hukuka uygun olacaktır. Bu tür bir anlaşma, Suriye’nin zayıf merkezi yönetimi ve bölgedeki istikrarsızlık göz önüne alındığında Türkiye’nin lehine sonuçlanabilir.
b. Uluslararası Toplumun Onayı
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenliği sağlaması, bölgedeki terör tehditlerini sona erdirmesi ve mülteci krizini çözmesi, uluslararası toplumun desteğini artırabilir. Bu destek, uzun vadede Türkiye’nin sınır düzenlemelerine hukuki bir zemin oluşturabilir.
6. Uluslararası Hukukun Esnekliği
Uluslararası hukuk, temel prensiplerini korumakla birlikte, sahadaki fiili durumlara göre esnek çözümler üretebilir. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığı, bölgede hukuki bir boşluğu doldurmakta ve istikrarı sağlamaktadır. Bu durum, uluslararası hukukun “de facto” durumları tanıma eğilimiyle örtüşmektedir.
Sonuç: Türkiye’nin Haklılığı ve Hukuki Zemin
Türkiye’nin Suriye’den toprak alması, bölgedeki terör tehditlerinin sona erdirilmesi, ulusal güvenliğin sağlanması ve bölgesel istikrarın korunması açısından hem meşru hem de uluslararası hukuk açısından savunulabilir bir argümandır. Bu süreç:
• Meşru savunma,
• Self-determinasyon,
• Adana Mutabakatı gibi uluslararası anlaşmalar,
• Uluslararası toplumun desteği ile hukuki bir zemine oturtulabilir.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki adımları, sadece kendi güvenliği için değil, bölgesel ve küresel istikrar için de önemli bir kazanım olacaktır.